YUSUF YAVUZ:ULU YOLDA 50 BİN ADIM
Ulu yolda bir günde 50 bin adım..
Dört bir yandan akın akın geldiler…
Hititler Kafkasya’da, Frigler Trakya’dan, Persler doğudan, Yunanlar batıdan…
Her gelen bir öncekini hem etkiledi hem de etkilendi. Anadolu koca bir aşure kazanı gibiydi. Ona sahip olmaya çalışan her topluluk, o aşure kazanının içinde eriyip giden birer buğday danesine dönüştü. Her kültürün tadı, kokusu, rengi sindi bu büyük aşure kazanına ve binlerce yılda yeryüzünün en görkemli kültür mirası çıktı ortaya…
Anadolu topraklarına bundan yaklaşık 4 bin yıl önce Kafkaslardan geldikleri sanılan Hititler, yerli Hatti halkına karışarak Kızılırmak yayı içerisinde etkileri bugün bile süren büyük bir uygarlığın temelini attılar…
Anadolu’nun zengin coğrafyasının yarattığı üretimin, ticaret yolları aracığı ile eski çağ dünyasının diğer uygarlık merkezlerine, diğer uygarlık merkezlerindeki ürünlerin ise Anadolu’ya taşınması birbirine uzak coğrafyalar arasında ticaret yollarının doğmasına neden oldu…
Anadolu Selçuklu Devletinin en parlak dönemi olarak kabul edilen Alâeddin Keykubat döneminde doruk noktasına çıkan inşa faaliyetinde en önemli yapılar ticaret yolları üzerindeki kervansaraylardı. Savaşlarla yakılıp yıkılan kentlerde ise ardı ardına tıp, matematik, astronomi ve İslami ilimlerin okutulacağı medreseler inşa ediliyordu.
Sekiz köşeli yıldızın aydınlattığı bu ulu yolda atılacak olan bir günde 50 bin adım, çağ yangınıyla bunalan bugünün insanına gücünü köklerinden alan Anadolu çınarının dingin gölgesinde bir gönül ferahlığı molası olacaktır.
Bu öykü, merhametin, sabrın ve sadakatin öyküsüdür…
Bu öykü, karakeçilerin, doru tayların, tülü mayaların, ala kilimlerin, kızıl bakırların, gümüş telkarilerin, taşa ve ahşaba aşkı nakşedenlerin öyküsüdür…
Bu öykü, dünü yarına ulamak için zaman ırmağında akıp duran bir halkın öyküsüdür…
Merhametin unutulduğu zamanlarda kardeşin kardeşi yok ettiği bu topraklarda bin yıldır kıvıl kıvıl devinip duran, düşman ıradığında birbirini yiyen toplulukların öyküsüdür bu.
Bu öykü, kökleriyle kavga edercesine kervansarayları kebapçı, medreselerini kahvehane yapmaktan çekinmeyen bugünün insanının öyküsüdür.
Zaman, ulu yoldaki kervansarayların duvarlarından fısıldıyor şimdi: Dinleyin, anlatılan sizin öykünüzdür…