Yusuf Yavuz:COĞRAFYA RUHUNU ÖREN SESSİZ BİR ŞAMAN’DIR

Coğrafya yalnızca 'ekonomik' değer üreten antropolojik bir nesne değildir. Bozkır, mera, vadi, koyak, dağ, dere, tepe...

Coğrafya insanın en eski evidir. Sonrasında ekmek teknesi, yoldaşı, arkadaşı, dert ortağı...

Coğrafya insanın çatallanan yüreğini ören, ruhunu onaran sessiz bir Şaman'dır.

Coğrafya tarihin en eski divanıdır, bir yamaca sırtını verdiğinde, bir dereye ayağını uzattığında, bir ağaca sarıldığında; farkına varmadığı psikoloğudur insanoğlunun.

Bu yüzden insanoğlunun coğrafyaya olan borcunun faturası kredi kartına üç taksitle ödenmez. Bu yüzden faturada yazanların okunması otuz yıl sürer. Bu yüzden coğrafya, faturasız, aracısız ve ipoteksiz sürdürmek ister varlığını...

Yaşamla yıkım arasındaki zaman aralıklarında, Isparta'nın Yukarı Köprüçay Havzası'nda, Kasımlar Kanyonuna, başı dumanlı Sarp dağına ayaklarını uzatmış iki köylü kadın. Sahip oldukları benzersiz coğrafyayla binlerce yıldır konuştukları gibi konuşuyorlar. Aracısız ve faturasız...

Boşa akmayan suların, boşa doğmayan güneşin, boşa esmeyen rüzgarın coğrafyasında bu yamaçlara oturup bulutlara ayaklarını uzatarak yüreklerinin çatalını coğrafyaya dayayıp sessizce ören son tanıklar onlar... Sessiz Şaman'ın onardığı son ruhlar... Son yürek örücüleri...

Sonrası, sonrasızlık...