Yusuf YAVUZ YAZDI: YASA VAR YAPTIRIM YOK
Yasa var, uygulama ve yaptırım yok. Doğa var, doğa koruma yok.
Türkiye'nin en önemli doğa miraslarından biri olan Tuz Gölü'nde binlerce yavru flamingonun ihmal yüzünden ölmesi dehşet verici.
Türkülere, efsanelere konu olmuş, halk arasında "allı turna" olarak anılarak kutsanmış, saygı duyulmuş bir canlı olan flamingoların en önemli yaşam alanlarından olan Tuz Gölü, Türkiye'deki 18 ÖÇK (Özel Çevre Koruma) Bölgesinden biri.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde ülke genelindeki ÖÇK'lardaki doğal yaşamı ve güzellikleri yansıtan bir fotoğraf yarışması yapılacağını duyurdu. Türkiye'nin ÖÇK bölgeleriyle özdeşleşmiş doğal güzellikler ve canlı türlerinin görselleriyle hazırlanan yarışma afişi, günlerce bakanlığın resmi internet sitesinin açılış sayfasında tutuldu.
Başvuru süresi geçtiğimiz 10 Temmuz tarihine kadar uzatılan yarışmanın birincisine 15 bin, ikincisine 10 bin, üçüncüsüne de 5 bin lira para ödülü verileceği duyuruldu...
Topluma doğa sevgisini ve farkındalığını aşılamak için bir yanıyla güzel bir girişim denilebilir fakat mevcut koşullarda bunu diyemiyoruz. Çünkü Türkiye'de doğal alanlar ne yazık ki korunamıyor, yeterince denetlenmiyor.
ÖÇK denilince ilk akla gelen bir kaç doğal alanı ve son yıllarda buralarda gündeme gelen uygulamalara bakıldığında, ÖÇK'ların güzelliği ve barındırdığı türlerden çok yaşanan sorunların ve yıkımın fotoğraflarıyla baş başayız.
Tuz Gölü dışında Türkiye'deki ÖÇK Bölgeleri şunlar: Uzungöl, Patara, Saros Körfezi, Salda Gölü, Göksu Deltası, Belek, Fethiye-Göcek, Datça-Bozburun, Kaş-Kekova, Foça, Gökova, Gölbaşı, Ihlara, Köyceğiz-Dalyan, Karaburun Ildır Körfezi, Finike Denizaltı Dağları, Pamukkale.
Bu listeye bakıldığında, birçoğunun gündeme gelme nedeni barındırdığı güzelliklerden çok üzerinde uygulanan yıkıcı projeler ya da tahribatlar.
Tuz Gölü'deki flamingo ölümlerinin nedeninin, tarımsal sulama için göle ulaşan ve bu dönemde yaşamsal önemde olan suların önüne set çekilmesi olduğu belirtiliyor.
Türkiye'de kurumlar arasındaki yetki karmaşası ve koordinasyon eksikliği bu konudaki en önemli sorunların başında geliyor. Salda Gölünde, Burdur Gölü'nde, Eğirdir'de... Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bir kurumu (DSİ), yıllardır kuru tarım yapılan bölgelerde yaşayan halkı popülizm uğruna sulu tarım yapmaya teşvik ederken, göllerin çevresinde onlarca gölet inşa ediliyor, binlerce kuyu açılmasına seyirci kalıyor.
Aynı Bakanlığın diğer bir kurumu ise (DKMP), aynı göllerin sulak alan vasfını koruma için çaba harcıyor, harcamaya çalışıyor. Bir diğer yanıyla da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın sorumluluğunda olan doğal sit ve ÖÇK vasfındaki doğal alanlar da çevresindeki vahşi sulama, inşaat, madencilik, otoyol, HES, baraj ve benzeri projelere karşı elde kalan doğal alanların kırpılıp kırpılıp kuşa çevrilmesinin önüne geçmeye çalışıyor.
Tek adam yönetiminin hakim olduğu bu dönemde bütün bu koruma çabaları bazen tek bir imza ile yayınlanan kararlar ile bir gecede boşa da çıkabiliyor...
Türkiye'de onlarca koruma yasası var. Ancak yasalar yaşamı korumaya yetmiyor. Keyfiyetten uzak, radikal önlemlerin alındığı, denetim ve yaptırım mekanizmalarının harfiyen uygulandığı bir doğa koruma anlayışını uygulamaya koyamazsak, Tuz Gölü'nün flamingoları gibi daha binlerce tür ve onlarca doğal alan sadece fotoğraflarda kalacak.