Yusuf YAVUZ: DEĞERLERİMİZ RANTA VE DEĞERBİLMEZLİĞE KURBAN EDİLİYOR
İlk iki karede yer alan fotoğraflar, İran'ın Şiraz kentinde bulunan ve günümüzde müze-park niteliğinde hizmet veren "Dilguşa Bahçesi" (Bagh-e Delgosha).
"Dilguşa", ferahlık veren, iç açıcı, gönül açan anlamında Farsça bir sözcük. Şiraz'da, ünlü şair Sadi Şirazi'nin anıt mezarının bir kaç yüz metre yakınında bulunan Dilguşa Bahçesi, Safevi döneminden, 16 yüzyıldan bu yana varlığını sürdürüyor. Kaçar hanedanı döneminde çeşitli yapılar eklenen 7,5 hektarlık bahçede çeşitli narenciye ağaçlarının yanı sıra servi ve çam gibi ağaç türleri de var.
Narenciye, Farsça "Nārang" (Arapça -Nārenc) sözcüğünden dilimize geçmiş.
Bu paylaşımdaki diğer fotoğraflar ise Antalya'daki Narenciye Bahçesinden. Mülkiyeti Vakıflar'a ait olan narenciye bahçesinin bir kısmı geçtiğimiz günlerde özel bir firmaya kiraya verildi ve bu alanın bir kısmı futbol sahası yapıldı.
Şiraz'daki "iç açıcı" Dilguşa Bağı'nın yaklaşık 4 katı büyüklüğe sahip olan Antalya Narenciye Bahçesi, Türkiye'nin tarımsal üretiminin hafızası niteliğinde ve kesinlikle müze-park olarak hizmet vermeyi hak eden bir yeşil alan.
Ancak bugün Narenciyeden gelen görüntüler, futbol maçlarının çoktan başladığını gösteriyor...
Geldiğimiz yer, Türkiye'de her değerin hedonizme, ranta ve değerbilmezliğe kurban edildiğinin fotoğrafı. Artık dört bir yanımızdan yükselen yıkımın dumanları arasında ne yana bakacağımızı, neye yanacağımızı şaşırmış durumdayız.
Akdeniz ve Ege bölgeleri Türkiye'nin turunçgiller deposu. Antalya, Mersin, Adana, Hatay, Osmaniye, İzmir, Aydın, Muğla portakal, mandalina, limon, greyfurt üretiminde öne çıkan iller...
Türkiye dünya turunçgiller üretiminde ve ihracatından öne çıkan ülkelerden biri. 2019 verilerine göre Türkiye dünya turunçgiller ihracatında Mısır, Güney Afrika, ABD ve AB ile birlikte ilk 5 ülke arasında yer aldı. Aynı yıl mandalina ihracatında ilk sırada, limon ve greyfurtta 3., portakalda ise 5. sırada yer alan Türkiye'deki turunçgiller üretim potansiyeli mevcutta olanı bir kaç kat artırabilecek olanaklara sahip.
Ancak başta Antalya, Mersin, Adana, İzmir olmak üzere Türkiye'deki turunçgillerin üretiminin yapıldığı illerde hızlı bir betonlaşma yaşanıyor.
Türkiye turunçgillerdeki üretimin bugünkü geldiği yeri Cumhuriyet'in ilk yıllarında tarımsal üretime yönelik atılan adımlara borçlu. 1934'te 'Sıcak İklim Nebatatları İstasyonu' adıyla Antalya'da kurulan, 1936'da ise adı 'Antalya Narenciye İstasyonu' olarak değiştirilen Narenciye Bahçesi, muzdan portakala, limondan hurmaya birçok sıcak iklim meyvesi üretimine öncülük etmişti.
Osmanlı döneminde Filistin, Lübnan ve Suriye gibi eyaletlerden gelen turunçgiller, 1. Paylaşım Savaşında bu topraklar kaybedilince Batı Akdeniz ülkelerinden ithal edilerek karşılanmaya başlanmıştı. Dilimize 'portakal' olarak geçen meyve, Portekiz'den geldiği için bu adla anılmaya başlamıştı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'de turunçgilleri üretimi için önemli çalışmalar yapıldı. Antalya'daki Narenciye Bahçesinin öyküsü de işte bu dönemde başladı. Daha fazlasını okumak için bakınız: (https://arastirma.tarimorman.gov.tr/.../Enstit%C3%BC%20k...)
Antalya kent merkezinde narenciye üretiminin yoğun olarak yapıldığı alanlar son 30-40 yılda hızla betonlaştırıldı. Hatalı tarım politikaları ve istikrarsız ürün fiyatları son 10-15 yılda betonlaşmayı hızlandırdı. Kentin kıyısında köşesinde kalan ve her biri kurbanlık koyunlar gibi müteahhitine teslim edilerek betona kurban edileceği günü bekleyen portakal, narenciye bahçelerinin bir çoğuna bakım bile yapılmıyor. Kimi bahçeleri böğürtlenler, sarmaşıklar işgal etmiş, kimisinde ağaçlar birer birer kurumaya yüz tutmuş.
Çoğu mülk sahibinin ise gözü kulağı bağlı olduğu belediyeden gelecek olan "imara açıldı, açılacak" haberlerinde.
Bir üretim ve kalkınma idealiyle başlayan öykü, yolun bir yerinde betonun portakal ya da mandalinadan çok daha hızlı para kazandırdığı fikrinin dayatılmasıyla çoğu üretici ailenin şirazesinden çıkmasına yol açtı. Gerçekte ise beton zaman ayarlı, portakal ya da limon ise zamansız ve bakabildiğin sürece sonsuz bir üretim değeriydi.
Antalya Narenciye Bahçesi'nin yaşadığı dönüşümün öyküsü, günümüz Türkiye'sinin geldiği yerin özetidir. Müze niteliğindeki bir Cumhuriyet mirası, birçok savunu ve karşı görüş üretilerek, "fena mı oldu, çoluk çocuk gelip yeşil alanda eğlenirsiniz" bakış söylemiyle futbol kültürüne yenildi.
Antalya kentinin bir hafızası daha parçalanıp deşildi. Her biri o hafızanın bir parçası olan kentlilerin bu yıkılışa yeterince refleks göstermemesi de bir başka yenilgiydi. Nedenlerin sonuçları doğurduğu, sonuçların ise yeni nedenleri beslediği bu kısır döngüden çıkmadıkça daha çok değeri kaybedeceğiz...