TANJU BEYAZIT YAZDI: BİR DAHA BATUM'U HİÇ GÖRMEDİ
(...)
Ve çoban köpekleri , bir karış dışarıda dilleri,
bir şevkle taze otlara doğru giden koyunların arasında ve arkasında.
Sis, bir ağırlık gibi çökmüş,
hem kimse yok,hem herkes var gibi olan bu küçük köye.
Sadece,sürünün ayak sesleri ve kimilerinin boynundaki çan..
İnanılmaz bir bağlılıkla uymuş,
başı dumanlı,heybetli ama uyuyan
tarihin seyri alemcisi dağlara.
Henüz hiç kimsenin haberi yok;
bu derenin alabildiğine hoyrat,
berrak mı berrak aktığından.
Bir güneş biliyor,bir ay ve bir de orman.
Çakıldığı yerden çatlamış tahtalardan yapılma
bir sundurmanın altında,
siyah botasından
gümüş perçem saçılan,ve her gün dağları delerek
masmavi bir dünya’ya takılan bu aklı
ve düşmüş göz kapaklarının içinde saklı
göklerin mavi olduğu zamanlardan bile mavi
gözlerinin yanından,kurumuş dere yatakları gibi
yanaklarına süzülen derin izleri..
ve ,yaşlı bir zeytin ağacının verimli damarlarından
daha verimli elleri çenesindeydi.
Altmış yıl olmuştu Batum’dan buraya
On dört yaşındayken getirileli.
Bir daha Batum’u hiç görmedi,
onu görmeye de hiç kimse gelmed.
tb