
OSMAN GAZİ OKTAY YAZDI: BOZKIRDA AÇAN ÇİÇEK
Bozkırda Açan Çiçek
Türkiye’nin eğitim tarihinde önemli bir yer tutan ve modeli yabancı eğitimciler tarafından diğer ülkelere önerilen, bozkırda açan çiçeğe benzetilen Köy Enstitüleri, ülkemiz aydınlanmasında önemli bir yer tutar.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 17 Nisan 1940 yılında kurulan enstitülerin 80. yılında sosyal medya hesabından; ‘’Yaparak, yaşayarak güçlüklerle başa çıkmayı öğreten bir eğitim anlayışı sunan Köy Enstitüsü modeli her türlü siyasi tartışmanın dışında, ortaya koyduğu pedagojik yaklaşımla iz bırakmıştır. Kuruluşunun 80. yılında emeği geçenlere rahmet ve minnetle...’’ açıklamasını yaptı.
Türkiye’de bilimsel, bağımsızlıkçı, halkçı ve aydınlanmacı eğitim veren enstitüler, okuma olanağı olamayan köy çocuklarına okuma fırsatı sundu.
Varlığını sürdürdüğü 6 yıl içerisinde ülkenin yazar, çizer, sanatçı ve aydının yetiştirdi. Bakanın yaptığı açıklamayı takdirle karşılamak gerekirken; Memur Sen Konfederasyonu ve Eğitim Bir Sen Sendikası Genel Başkanı Ali Yalçın, ‘’Üstad Necip Fazıl’ın’’Anadolu çocuğunun ruh mezbahasıdır.’’ diye nitelediği, amacın; ‘komünist anlayışın kurulması için girişilen bir hareket’ olduğunu kaydettiği Köy Enstitülerini göklere çıkarmak, methiyeler dizmek ve aşırı minnet duymak gibi bir ezikliğimiz olmadı/olmayacak.’’ açıklamasını, sanki Selçuk’a yanıt gibi sosyal medya hesabından paylaştı.
Mukaddesatçı sağ kanat içinde önemli bir yeri olan Necip Fazıl ile, Ziya Selçuk için bir tepki örgütleme, onu gözden düşürme ve kamuoyu yaratma gayreti gözlemlendi.
Ali Yalçın, sözüm ona sendikacı. Sendikacılığı eğitim emekçilerinin sorunlarını çözüm bulmak ve özlük haklarını korumak, ülke ve halkın çıkarları için mücadele etmek olarak değil de kendinizi bir yerlere taşımak, sırtınızı iktidara dayayarak sendikacılık yapmak olarak algılarsanız, sizden farklı tutum beklemek olası değildir.
Sözleşme masasından gösterişle kalkıp, biz bu masada olmayız deyip, sonra süklüm püklüm kenara çekilmekle sendikacılık da olmaz.
Büyüklerimiz, ‘’Aynası İştir kişinin lafa bakılmaz.’’ der. Bu bol laf yapan, eğitim emekçileri için tek bir kazanımı olmayan sözüm ona sendikacı, gündeme nasıl gelmiştir bir bakalım.
Ben de aynıyla reddedip Türk’ü,
Attım üstümden en elim yükü!..
Tevbe yarabbi tevbe Türklüğüme!..
Beni Türk milletinden addetme!.. diyen, Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk ve Kuvayi Milliye kuvvetleri için ölüm fetvasını kaleme alan, 1922 yılında Yunanistan’a sığınan Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin ismi Tokat’ta bir okula verilmek istenince ortaya çıkan yurtsever tepkiye, Mustafa Sabri’ye sahip çıkıp ‘’Tokat’ın değil bu milletin, ümmetin bir değeridir.’’ diyen, ilkokullarda her sabah okutulan Andımızın kaldırılmasına, Danıştay’ın bilimselliğe aykırı bularak, okullarda tekrar okutulması kararına ‘’Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan öğrenci And’ının kaldırılmasına, toplumsal barışın ve uzlaşının sağlanması, demokratik bir Türkiye’nin inşası adına biz de Eğitim Bir Sen olarak destek vermiştik.’’ diyerek Danıştay kararına karşı çıkan zevat.
Emperyalist işbirlikçilerine sahip çıkan, öğrencilerin ulusal değerlere ve kültürümüze sahip çıkmasından rahatsızlık duyan, laik, bilimsel, çağdaş eğitimin karşısındaki şahsiyet, Ali Yalçın’ın yukarıdaki açıklaması, Amerika’nın Irak’ı işgal ederken, ‘’Irak’a demokrasi, özgürlük ve insan hakları getiriyoruz.’’söylemiyle, ne kadar benzerlik gösterdiğine dikkatinizi çekerim.
Ali Yalçın, Güneş balçıkla sıvanamaz. Kabul etsen de etmesen de Köy Enstitüleri ülkemiz eğitim tarihinin yüz akıdır. Yüreği halkından ve ülkesinden yana atan herkes bunu kabullenir.