METİN UYSAL YAZDI:BİLİMSEL ÇEKİŞMELER       

İnsanlığın “Büyük Yürüyüşü “ uzun süredir sürüyor kah ayağa kalkarak kah ateşi yaşatarak kah sesi beynin emrinde bir orkestra enstrümanına dönüştürerek kimi zaman diğer canlıları bazende hemcinslerini katledip hatta yiyerek ancak uzun vadede hep eskisinden daha kudretli ve de daha acımasız olarak yürüyor ve yürüyecek şayet bir gün evrende yol almasını da öğrenirse asıl çılgın koşu da o zaman başlayacak…

Bu büyük yürüyüşün önü zaman zaman kendi içinde frenlemelerine  uğradı. Çoğu  vakit bunun müsebbibi de “yöneticiler” denen kesim olmuştur.Yöneticiler binlerce yıllık insanlık tarihinin karanlık yüzü olarak hep bir kesimin çıkarları için tüm dayandığı toplum kesimlerinin hatta bazen  de tüm insanlığın varlığını tehdit eden uygulamaların sahibi olmuş günümüzde ise ellerine sunulan “ kıyamet silahları” nedeni ile de artık tüm canlıların ana rahmi olan dünyanında  tehditleri altına girdiğini görüyoruz. Yöneticilerimize bu silahları veren hep bilim insanları olmuştur.

Bilim dünyası sözde “Tüm İnsanlık “ için çalışır ancak çoğu cafcaflı söz gibi bu da geçmişin kirliliğini gizler.Hatta çoğu zamanda günahlarının “ulvi nedeni” olarak aklanır…

Bilim tarihi de insanlık tarihinin benzeridir orada da çeşitli çatışmalar bitmemiştir ve gerçek “Bilim Yöntemleri” hayata geçirilmedikçe de süreceği kesin gibidir.

Bu yazının konusu sorunları çözmek değil bu nedenle de bu karmaşık meseleye girmeden sadece tesbit yapıp geçelim.

Konuya girersek; bilimsel gelişmeler veya buluşlar çoğu kez yaşanan çağın milyonlarca bazende milyarlarca insan içinde bir kişiye nadiren de birden çok kişiye (bir grup) ait ola gelmiştir. Fakat kendi handikapı ile birlikte gelişen bir oluşumdur bu durum. Her yeni düşünce veya buluş mutlaka kendinden öncekinin karşıtı olarak ortaya konur ve de tüm yeni oluşumlara bilimin kendisi tutucu yapısından dolayı bu meseleye hiç de barışçı olmayan çözümler ürete gelmiştir. Kurtun asıl düşmanının kurt olması gibi her yenilikçi  bilim insanının asıl karşıtı başka bir bilim insanı veya düşüncesidir.

Savaşlar, daima insan toplulukları arasında olmuştur ve her zamanda yönetici ile komutanlara ihtiyaç duyar. Kitleler bazen farkındalık içinde ancak çoğu zaman yöneticilerinin arzuları dairesinde kıyasıya kavgaya sokulur elbette en masum kavgaların çok masumca toplumsal çıkar beklentileri bulunur. Bilim dünyası çekişmeleri ise şöhretin, alkışın, ölümsüzlük isteğinin kişisel lezzeti ama çoğu zamanda bulunduğu toplumun elit kesimlerinin toplumu yönetme araçları olarak bilimin her olanağının sonuna kadar kullanıldığı sıradanlaşmış aracı olarak kullanıla gelmiştir .  Bazen sadece iki kişinin çekişmesi olarak görünen olaylar dizisi aslında çoğu zaman  yüzlerce yıl bazende binlerce yıl uğraş verilip yaratılan toplumsal dizayn mühendisliğinin yeniden yaratılma çabası ile ve bu çabanın sonucunda toplumsal beklentileri olan kesimlerin desteğinde sürdürülmüş bir mücadeledir. Yakından bakılmazsa yanıltıcı sonuçlara yol açacak bazı tarihi çekişmelerin  birkaçına  bakalım.

Öncelikle herkesin dilindeki Galileo ve  Papa VIII.Urban çekişmesi.1623 yılında 55 yaşında Papa seçilen Maffeo Berberini VIII.Urban adıyla Papa seçildiğinde ailesi var olan en güçlü olanlarındandı. Çalışlanlığın simgesi olan ARI bu ailenin simgesi idi ve dönemde yapılan pek çok sanat eserine nakşedilmiştir. 17 YY ın karanlık çağında elindeki gücü kullanan Papa eski dostu olan Galileo da uygulamaktan çekinmeyecektir.

22 Haziran 1633 yılında Galileo ‘nun yargılanması ; zamanının korkutucu mahkemesi olan Engizasyon da olmuştur. Bu yüzyılda Roma Katolik Kilisesi müthiş derecede güçlü ve zengindi Galileo ise o yılda 69 yaşında bir yaşlı bilim insanı.Yalan yanlış propaganda amaçlı ve bilim ile dini bir  şekilde uzlaştırmaya çalışanların yanlı yanlış bilgi aktarımlarını boş verip gerçeklere bakarsak Galileo kendi düşüncelerini inkar etmek ve af dilemek zorunda bırakıldı. Aksi takdirde Engizisyon, içine girmiş olan şeytanı çıkarmak için yaşlı vücudunu en acı verici işkencelere uğratılacaktı ve işin kahreden yanının da bu işlemleri cehennemden korumak ve kendi iyiliği için yapıldığını inatla iddia etmeleridir!

Yargılama sonunda Galileo pek çok cezaya çarptırıldı bunlardan biri de Kutsal Kitapdaki “Yedi nedamet Duasını” üç yıl boyunca haftada bir kez okuma zorunluluğudur. Ayrıca ölünceye kadar da evinde hapis de tutulmuştur.

Peki, bu büyük çekişme neden olmuş idi? Aslında bu iki kişi, öğrencilik yıllarından beri  dosttur. Önceleri Urban hoşgörü sahibi olduğu söylenirdi hatta Galileo o devirde hem tehlikeli hem de uç fikir sayılacak  bazı düşünceleri kendisine rahatlıkla anlatabiliyordu. Bir kez Kardinal olduğu zaman daha hafif sebepten kaynaklanan bir Engizisyon yargılamasında kendisine yardımcı olup kurtulmasında  payı da olmuştu. O zaman bu meseleye biraz daha yakından bakalım;  yeni seçilen Papa kendisini büyük sorunların içinde bulmuştu. Avrupa’da 30 Yıl Savaşları devam ediyordu ve Protestanlarla Katolikler arasında savaş kıran kırana  sürüyordu. Kendi tarafı birçok cephede gerileme içinde idi . Bu şartlar altında iken Galileo yeni yazdığı “Ptolemaois Ve Copernnicus’un Büyük Dünya Sistemleri Üzerine Konuşmalar” kitabını yazmış bizzat Papaya sunmuş kendisi tarafından okunmasını sağlamış nerede ise yayınlanması için gereken aşamaları bitirmiş görünüyordu…İşin aslı arkadaşı Papa seçilmemiş olsa  böyle bir  kitabın yayın izninin olamayacağını bilecek kadar gününün siyasi ortamının içindedir. O zamana kadar defalarca Papa’nın makamında kendisi ile görüşmüştü böyle olanaklar normal insanlar için imkansızdır. Fakat kitabın Katolik Dünyası için ne büyük tehlike olduğunu bu dünyanın sahipleri farkında idi ve bir kışkırtma ile olay ateşlendi.Kitapta geçen ve yanlışı savunan kişinin aslında Papa’yı temsil ettiği çevresi tarafından Papa’ ya anlatılıp kabul ettirildi. Artık ok yaydan çıkmıştı.

Olayın biraz geçmişine bakalım. 1616 yılında bu kitabı yazan Galileo aynı zamanda Toscana Grandükünün de gök bilimcisi ve filozofudur ve bu kişi de önemli ve de etkilidir.Ancak Kilise karşısında kralların bile şansı olamazdı bu yetersiz bir kalkandı nitekim öyle de olmuştur.

İşin garip tarafı Galileo asla dinsiz veya Kiliseye karşı bir kişi değildi. Kendisi Katolik Eğitimi görmüş aynı zamanda iki kızı da rahibe olan bir baba idi. En önemlisi de kendisi “Kutsal Ana Kilisesi” nin sadık bir kuludur. Bu kitabı yazmasının ana nedeni kiliseye zarar vermeden yanlış olan evren düşüncesini düzeltmek istiyordu. Bunun en önemli ispatı da ev hapsinde iken ve gözleri görmüyorken Fortunio LİCETİ’ye yazdığı mektuptur. Bu mektupta “Evrenin sonlu mu sonsuz mu olduğu konusunda, şöyle yazmıştır.’ Bu konuda ki beklentilerimize kutsal kitap ve ilahi vahiy cevap verebilir’ “ demiştir.Bu soru ve sorun bilindiği gibi Giardano BRUNO’nun odun ateşinde yakılmasına neden olmuştur. Kendisi açıkça ifade etmese de Bruno’ya yakın düşünüyordu işin daha vahimi ise Copernacus 1543 yazdığı kitabı ile Kilisenin Evren modelini resmen karşı çıkmıştı fakat bu o kadar tehlikeli idi ki kitabını ancak ölüm döşeğinde iken yayınlatmıştır. Ancak beklenmedik biçimde bu kitap hemen hemen hiç okunmamıştır etkisi ancak belli süre sonrasında ortaya çıkacaktır. Galileo elbette bu  kitabı okumuştu zaten yazdığı kitapta bu konuda idi. Peki bu kadar tehlikeli sayılan ne vardı bu kitapta?  Bu konu uzun ve karmaşıktır. Eğer özetlersek;  Dünya evrenin merkezinde değildir evrenin merkezinde güneş bulunur. Bu basit cümle kıyametin kopmasına yetmiştir zira Kutsal Kitap söylemine zıttır. Bu fikir Copernicus un olmasına karşın elit bilim insanları arasında yaygınlaşmaya başlamıştır bu durum Kilisenin temellerini sarsmaya başlamasına yetmiştir. Bir diğer önemli husus da şudur, yazılan kitabın dili yazıldığı ülkenin halkının konuştuğu İtalyanca idi bu durum normal insanların bile bu kitabı okuyup anlamasına sebep olmuştur. Oysa Copernicus ‘un yazdığı kitap çok az okuyucu bulabilmişti. Galileo’nun kitabının tehlikeli olmasında bunun ve daha kolay biçimde anlaşılabilir olmasınında rolü vardır.

Galileo bu kitabında çok uzun süredir doğru kabul edilen “paradigmaya “ ağır darbeler vurmuş oluyordu. Gerçi kitabındaki bazı ispat niteliğindeki varsayımları doğru değildi (nitekim met ve cezir olayını O dünyanın hareketine bağlamıştı oysa gerçek nedeni ay ve güneşin çekim gücüdür) ancak daha önce yayınladığı ve güneşte lekeler olduğu hele Jüpiter’in uyduları olduğunu iddia etmesi ve bunu yapmış olduğu teleskop ile gösterebileceğini söylemesi asla  kabul edilemez di . Öyle ki zamanının en ünlü bilim insanları teleskoptan bakmayı kabul etmemişlerdir. Galileo açık tartışılmaz derecede ikna edici deliler peşinde koşmuştu ancak kendisi de bazı yanlış önyargılarının kurbanı olmuştur aslında aradığı delile çok yaklaşmış ancak belli bir yere kadar anlayabilmiştir…Neden  bahsediyoruz? Elbette meşhur kilise avizenin  ve sallanımından. Daha 19 yaşında iken kilisede ki avizenin rüzgar etkisi ile sallanırken herkesin düşündüğünün tersine düşünerek sallanımın avizenin telinin uzunluğuna bağlı olduğunu anladı ve zamanının zaman ayarlaması için sarkaçlı saatlerin yapımına sebep oldu ancak bu büyük keşfine karşın şayet biraz daha üzerinde dursa salınımın yönünün değişeceğini buna neden olanında dünyanın hareketi olduğunu fark edecekti ne yazık ki bu olgu ancak 19 YY da anlaşılabilecektir oysa bu delil kendisi için hepsinden daha değerli olurdu zira bırakın dünyanın evrenin merkezi olmasını yerinde sabit durmayarak güneşin etrafında ve kendi çevresinde hareket ettiğini kesinkes ispat eder ve Kiliseye öldürücü darbeyi varabilirdi.

Kilise kendisini ancak 20 YY da af etmiştir mezarıda ceza olarak ölümünden yüz yıl süre ile kilise çanının altında muhafaza edilmiş gömülmesine hele anıt mezara gömülmesine  izin verilmemiştir. Ömrünün sonuna kadar tutsak olduğu evi ise aradan geçen yaklaşık 400 yıla karşın hala ayaktadır.

Bilim ile dogmatik düşüncenin uyumu konusunda şiirsel övgüler yağdıranlar bu olay ve benzerlerini yumuşatarak geçiştirmeye gayret ederler bu kişiler bilim insanı sıfatı taşısa dahi asla buna layık olamayacakları da çok açıktır. Bilim hiçbir önyargıyı kabul etmemelidir bu yargılar ne kadar eski tarihli olursa olsun bu davranış değişikliğine neden olamamalıdır. Bilim, özgür düşüncenin hiçbir şarta bağlı olmaksızın hareket edebildiği sınırsız ve engelsiz bir alandır buraya konacak her engel insanlığın büyük zaferinin önüne konulmuş olmakta belkide fazla olamayan zamanımızı heba etmektedir.