HALUK ERGÜVEN YAZDI: DÜŞÜNCEDE SINIRLARI KALDIRMAK

Diğerlerinin bilmediğini bildiğimize inanarak, sınırlı bir yaşama sahip olduğunu bilen, tek canlının insan olduğunu kabul ediyoruz.

Sınırlı bir yaşama sahip olduğunu bilmek, insan için, çaresizliğe, çaresizlik de korkuya dönüşür.

Ölümlü olduğu nedeni ile duyduğu korkuyu iki şekilde yenebilir.

Ya, öldükten sonra tekrar dirilip, bir cennette ölümsüz olacağını söyleyen, herhangi bir dine bağlanır, ya da bilimin ışığında, kendini, çevresini tanıyarak ve dünyayı anlayarak, edinilen aydınlık bilinçle bu korkulardan kurtulup yaşamın değerini bilerek, yaşam sevinci ile yaşar.

Kurtuluşu dinde bulan temiz düşünce sahipleri, dini kişisel olmaktan çıkartıp, toplumsallaştıran din bezirganlarının elinde, daha çok korkan, korktukça, düşünmekten daha çok uzaklaşan bir duruma gelir, yaşamak anlamını yitirir, gelip geçici olduğu çevresini de umursamaz.

Bizleri bu tehlikeden koruyan tek şey bilinç düzeyidir.

Bilgi ile düşünceyi özgürleştirmektir.

Korkudan kurtulmanın, aynı zamanda sömürü ve istismara direnmenin tek yolu dünyayı bilgiye dayalı özgür düşünce ile anlamaya çalışmaktır.

Düşüncelerimizi sınırlayan doğmalardan arınarak, dünyayı tanımak, anlamaya çalışmak ve Tanrı'yı sevmek için felsefe gerekir.

Bilimlerin anası felsefe,

bilimler içinde bir bilim değildir.

Bilimsel sonuçları dikkate alan,

ama hedefi bilim olmayan bir bilimdir.

Dünyanın; bizi kuşatan dünyanın, anlamını araştırır.

Düşünmeye ve anlamaya çalışırsak, Tanrı'yı daha çok severiz. Yarattığı olağanüstü beynimizle, ikide bir onu rahatsız etmeden sorunları çözebileceğimizi görürüz.

Yağmurun yağması için ormanların gerekli olduğunu biliriz, bir yandan ormanları katledip öbür yanda dua ile yağmur isteyerek Tanrı'yı kandıramayacağımızı da hem bilir hem utanırız.

Düşünmeye ve anlamaya çalışırsak, Tanrı'dan; daha az, daha öz şeyler isteriz.

Herşeyi Tanrı'ya havale etme, onu kılıcımız gibi görme saygısızlığına da, son vermiş oluruz.