ARSLAN KILIÇ:“MUHTEREM CUMHURREİSİMİZ”İN “YENİ EKONOMİK MODELİ”: “YERLERDE SÜRÜNDÜRÜLEN TL ve GÖĞE ÇIKARILMIŞ DOLAR” İLE YABANCI SERMAYE ÇEKME…

●Bu modelin adı da “Çin Modeli” imiş… “Çin böyle yabancı sermaye çekmiş, yabancı sermaye çekerek büyümüş ve zenginleşmiş…” 

●Böyle buyuruyor “Muhterem Cumhurreisimiz”!

●Malum, kendi iddiasına göre kendisi “ekonominin kitabını yazmış” bir ekonomist”! Hatta sıradan bir ekonomist de değil… Türkiye’de şu anda her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da “sınırsız yetki-sıfır sorumluluk” sahibi olduğuna göre, “Baş Ekonomist”!

 

● İyi ama, ortaya bir “yeni model” lafı atmak yetmiyor.

1) “Yeni model” denen “Çin Modeli”ile ilgili gerçekler nelerdir?

2) Örneğin, muhterem “Baş Ekonomist”in dillendirdiği gibi “Çin Modeli sadece bir “yabancı sermaye çekme” modelinden mi ibarettir?

3) Modelin temel bileşenleri nelerdir?

4) Türkiye, muhterem “Baş Ekonomist”in yöneticisi olduğu sistemle “Çin Modeli”ni uygulayabilir mi?

5) Yani, Türkiye ekonomisi, Çin’inki gibi, kendi koyduğu şartlarda ve kendi ihtiyacına uygun alanlara yatırım yaptıracak yabancı sermaye çekmeye yeterli “iç pazar + teknik donanım + alt yapı” potansiyeline sahip mi?

6) En önemlisi de, muhterem “Baş Ekonomist”in yöneticisi olduğu Türkiye’deki ekonomik sistem, Çin’inki gibi, “planlı + ülke içinde sadece kendi milli parasının egemen olduğu + çalıp çırpmaya ve üç beş maaş imtiyazlarına kapalı” bir sistem mi?

7) Hepsinden önemlisi ise, Türkiye’nin 1980’lere kadar:

a) Az çok planlı bir ekonomisi vardı.

b) Kemalist Devrim’in gerçekleştirdiği, “Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu” adı verilen ve Türkiye iç pazarında sadece TL’nin egemen olduğu bir kambiyo rejimi vardı.

c) Milli ve ileri teknolojiye dayanan sanayi geliştirmesine hizmet eden bir Yabancı Sermaye Kanunu vardı.

d) Kemalist Devrim’in eğitim kurumlarının yetiştirdiği teknik insan gücü vardı.

e) Ekonomide büyük kanama ve kaçaklara yol veren “Çalıyor ama Müslüman”, “Hırsız ama çalışıyor” gibi bir ahlak geçerli değildi. Sistemdeki, sermayenin büyük ölçüde üretim dışı alana kayması demek olan mafyalaşma bugünkü boyutlarda değildi.

Kısacası. “Çin Modeli” denen modeli Türkiye Kemalist Devrim’le Çin’den 60 yıl önce geliştirmiş; 30 yıl boyunca kararlı olarak uygulamış, 1980’ler kadar ise sulandırarak da olsa uygulamış; ve sonuçta 1980’lere gelindiğinde orta gelişmişlik düzeyindeki bir ülke haline gelmişti.

Peki, son 40 yıl içinde Türkiye’yi kendisinin geliştirdiği bu modelden kimler uzaklaştırıp, emperyalist amaçlı her türlü yabancı manipülasyona açık bir sömürge ekonomisine mahkûm hale getirdi?

Ülke kalkınması için faydalı olacak yabancı sermaye çekmede Türkiye’nin elindeki kozlar olan saydığımız bütün o kurum, yasa ve potansiyeli yok etmenin, Turgut Özal ve Tansu Çiller’le birlikte başrol oyuncularından biri de “Muhterem Cumhurreisimiz” değil miydi?

Böyle bir başrol oyuncusu, pardon “Baş Ekonomist” bu modeli gerçekten uygulayabilir mi? Hem de, Kemalist Devrim’i yıkan bir sistem içinde…

Bu soruları ve bunlar gibi başka önemli soruların yanıtını veren bir yazıyı birkaç günü içinde bu sayfaya koyacağız. Ama şimdiden ve en başta söyleyelim ki, Çin, milli parası Yuan’ı Dolar’ın ayaklarının altına sererek yabancı sermaye çekmedi ve çekmiyor.                                                             

En başta bu gerçeği bilmek gerekiyor... Ama en başta...