ARSLAN KILIÇ YAZDI:RAKİP GAYRI MİLLLİK ve “AK PARTİMİZ MİLLİLİĞİ”

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN EN MİLLİ SEKTÖRÜ TARIM ÜZERİNDEN BİR “AK PARTİMİZ MİLLİLİĞİ” OKUMASI

Aşağıda, iki ayrı tarihe ait iki tarım haberi sunuyoruz.

Birincisi (❶ no’lu resim), 1934 Türkiye’sinden bir tarım haberi. Haber, Cumhuriyet Devrimi’nin Türkiye’de tahıl tarımını 10 yılda getirdiği noktayı gösteriyor: Fakir tarım ülkesi buğday ihraç ediyor.

İkincisi (❷ no’lu resim), 20 yıldır “Milli Ak Partimiz” tarafından yönetilen Türkiye’de en milli sektör tarımın düşürüldüğü durumu gösteriyor: “Ak Partimiz zengini Türkiye”, buğday ithalatçısı bir ülke durumuna getirilmiş bulunuyor. Tohum, yem, saman ve bakliyat ithalatı fotoğrafa dâhil değil.

Tarım, Türkiye ekonomisinde Turgut Özal’ın başlattığı, Tansu Çiller’in sürdürdüğü ve AKP iktidarının bütün alanlarda sonuna kadar uyguladığı “Tam serbest piyasa ve Dünya [Batı] ekonomisiyle bütünleşme (entegrasyon)” programı dönüşümlerine kadar, ekonomimizin en milli sektörüydü.

AKP iktidarı 20 yıl içinde Türkiye’nin bu en milli sektörünü, en önemli alanlarda devlet desteklerinden ve (Zirai Donatım Kurumu, gübre-şeker-yem fabrikaları, kooperatifler gibi) destek kurumlarından arındırdı. Kapatamadığı TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) gibi kurumları dumura uğratarak, tarım ürünleri piyasasını, “serbest piyasacılık” üzerinden, dünya kapitalist tekeller denetimindeki piyasanın acımasız koşullarına terk etti.

KÜÇÜK BİR KARŞILAŞTIRMA

1) Cumhuriyet Devrimi, tarımsal üretimi,

●Osmanlı’dan ve 1910’dan 1922’ye kadar 12 yıl savaşan bir ülkeden enkaz devralarak;

●Ağır fakirlik koşullarında;

●Dış borç almadan; tam tersine, Osmanlı dış borçlarının taksitlerini ödeyerek;

●Ve geri teknoloji ile ihracat yapacak kadar artırmıştı.

2) “Milli Ak Partimiz” yönetimi,

●Gıda ürünleri üretimi bakımından dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olarak devraldığı Türkiye’yi;

-Başlıca ihracat kalemini tarımsal ürünlerin oluşturduğu Türkiye’yi;

-Ve 2000’lere ileri bir tarım teknolojisi geliştirmiş ülke olarak dgirmiş Türkiye’yi, 20 yılda, gıda ürünleri ithal eden, yani tarımda dışa bağımlı bir ülke haline getirdi.

● Artışıyla çok övünülen katma değeri düşük sanayi ürünlerindeki ihracatı, yüzde %80 oranında ithalata, yanı dışa bağımlı olan ülke haline getirdi.

●Türkiye’nin ülke olarak dış tefecilere olan borcu ile Hazine’nin iç tefecilere olan borcu, 2 kattan fazla artırıldı.

● Bu tablo üstelik, Türkiye’nin 20 yıllık bütçe gelirleri dışında harcanan ve özelleştirilen/satılan milli varlıklarının geliri ile dış borçlar toplam olan 560 milyar Dolar kaynağı kullanılarak yaratıldı.

● Henüz tam olarak çıkarılmamış 20 yıllık “Yolsuzluk ve İsraf Ekonomisi”nin maliyeti, bu bilançoya dahil değil.

3) SONUÇ:

●MİLLİ’lik:

a) Milli ekonomi ile olur; çarkları dışa bağımlı olmadan dönen ekonomi ile olur.

b) Dış borç ipoteği altında olmayan ve borç dilenmeyen ekonomi ile olur.

c) Milli pazarda milli para egemenliği ile olur.

d) Bütün bunların üstünde yükselen ve Tanzimatçı Abdülhamit Osmanlıcılığı çizgisinde değil; Kemalist bağımsızlıkçı çizgide yürütülen dış siyaset ile olur.

● MİLLİ’lik:

Her fırsatta Cumhuriyet Devrimi ve onun kazanımları ile dövüşerek asla olmaz. Sıkışınca cepheden dövüşmeyi bırakıp, arkasından dolanma şark kurnazlığı ile de asla olmaz.

● MİLLİ’lik:

İç cephenin, seçim kazanmak için gerekli olduğuna inanılan “konsolidasyon” amaçlı kutuplaştırmaya başvurma sonucu yapay olarak ve derin bir şekilde bölünmesiyle yapılamaz.

●RAKİP GAYRI MİLLLİK ve “AK PARTİMİZ MİLLİLİĞİ”:

Rakip muhalefetin gayrı milli olması, “Ak Partimiz”e otomatikman millilik kazandırmıyor. ABD’ye, piyonları PKK ve FETÖ eksenli karşıt olma “milliliği”, Suriye’de ABD-İsrail cephesinde yer alma gayrı milliliğini maalesef gideremiyor. Abdülhamitçi “millîlik” bugün daha büyük çıkmazdadır. 21. Yüzyıl Türkiye’sinde milliliğin biricik çizgisi Kemalist milli bağımsızlıkçılıktır. Arkada kalan 100 yılda Türkiye’de, Kemalist milli bağımsızlıkçılığın seçeneği olan ne bir “muhafazakâr millilik”, ne de bir “Türk-İslam sentezi milliliği” yaşandı.